SANATIN ADI ANADOLU'MUZ
-SANATIN ADI ANADOLU'MUZ-
Gezdiğin bahçeye bir bak. Yollarını kaplamış koyu çimen, biraz da yeşilliği bulaşmış ayaklarına. Kafanı kaldır, aman dikkat et! Çarpmasın sıcak güneş. Bir baktıktan sonra, o çimenlerin arasında boyları uzun, saplarında hala varlıklarını koruyan çiçekleri korur. Ama sanma ki şöyle: yalnız senin gezdiğin bahçede böyle açmaz çiçek, böyle yeşil olmaz çimenler, böyle sıcak olmaz güneş. Ah o bizim diyarımız, bizim bahçemiz, bizim Anadolu'muz. Saklar bir hazine gibi binbir tane baharını. Sen çek, bizi kendi yerine götür, kolumuzdan tut. Ama biz bilmeyiz düz yolda yürümeyi, acır canımız, incir ayaklarımız. Ne de olsa alıştığımız dağların o sert gri kayalarına, o sivriliklerine, ya da sırtında oluşan karların rüzgarına.
Sen o eski kokan, belli ki tek başına çürümeye mahsur bırakılmış kırk asırlık mabedin içinde gezersin hızlı hızlı, kubbesine bakarsın ince bir mozaik bulmak için, arar da her karışını, yorulursun biraz. Bizi ise sarıp sarmalar, önünden geçtiğimiz yıkık bir duvarın üstünde, bir sülüs yazı görsek. Rengi solmuş bir parça yeşil çini ise göğsümüz kabartır heyecanla.
Sen renk renk çiçeklerle dolu büyük bir sahnede beyazlar içindeki elbisesiyle süzülen, bir beyaz kelebeğin yavaş yavaş raksına dalarsın, dalıp gidersin o kelebeğin her adımına ve hissedersin onun her hareketini en derin yerinden titretir seni. Bizi ise dağ gibi sert, dağ gibi güçlü bir zeybeğin sert ifadesiyle dizini toprağa vuruşu titretir kalbimizi yerinden koparıyormuşçasına.
Kulağına doğru gelen, başlangıçta fırtına sandığın, sonradan ise orkestra sesleri olduğunu fark ettiğin o güçlü orkestra sesleri sinirlerini titretir, onlara garip bir ürperiş gelir, korkutur onları azıcık. Bizde ise bir musiki gibi işler içimize, her bacanın altından çıkan o acılı, ıstıraplı ve çilekeş insanların nefes alışverişleri.
Sen güzelce yapılmış, her karışına ayrı bir özen gösterilmiş kadın heykelini uzun uzun süzüp, anlamaya çalışan bir çift gözle inceliyorsun, ayak basmadığım yabancı şehirde. Biz ise görünce köylünün kıvrılmayan, o kalın belini, duyarız ruhumuzun en büyük o tatlı zevkini.
Anadolu'muz karşımızda değerli bir hazine, yazılmamış bir destan, kağıda dökülmemiş en değerli düşünceler gibi dururken nasıl bilebiliriz ki başka bir sanat, nasıl görebiliriz? Biz, Anadolu sanatının çiçek gibi açtığı yollarda ilerlerken türküler tutturmuşuz arkadaş. İşte şimdi ayrılıyoruz yollarımız, her şeyimiz. Sana uğurlar olsun, size uğurlar olsun!
😲👏
YanıtlaSilEmek kokuyor💪👌
YanıtlaSil👏🏻👏🏻👏🏻
YanıtlaSil